
Kahve Hikayemiz
Adem Havva’ya Bizim Kahvemizi içirdi. Zeus İda Dağı’ndan Tanrılara
Bizim Kahvemizi içtikten sonra seslendi. Aristo Bizim Kahvemizi içtikten sonra öğretilerini,
teorilerini yazdı. Büyük İskender seferlerine Bizim Kahvemizi içtikten sonra
çıktı. Mozart eserlerini Bizim Kahvemizi içtikten sonra besteledi. Leonardo da
Vinci Bizim Kahvemizi içtikten sonra yapıtlarına başladı. Dostoyevski romanlarını
Bizim Kahvemizi içtikten sonra kurguladı. Ve diğerleri!
Ve yıllar, yıllar sonra;
Dedemin İzmir Kemeraltı’ndan her defasında az miktarda
(tahminim 150-200 gram) aldığı yeşil çekirdek kahveyle başlar. Sanırım o
zamanlar kahvenin fiyatı çok yüksekti ki, Dedem kıtlık çıkaçakmış gibi her
erzağı en az 6 ay yetecek kadar aldığı halde yeşil çekirdek kahveyi az alırdı.
Bir keresinde gördüğüm yeşil çekirdek kahvenin rengi koyu yeşildi, üzerinde de siyah
noktalar vardı. Anneannem bazende Dayım yeşil çekirdek kahveyi tavada başından
hiç ayrılmadan sürekli sallayarak kavururlardı. Evin içi mis gibi kahve
kokardı. Bizde başlarında seyrederdik, nedense çok yaklaştırmazlardı yanlarına,
kavrulan kahvelerin etrafa yayılması gereken kabuklarını hatırlamıyorum. Şimdi düşünüyorum acaba kabuklarını
geliştirdikleri bir yöntemle çıkarıp mı kavuruyorlardı, yoksa ben hiç göremedim
mi? Kavrulmuş kahveler farklı boylarda, renkleri genelde açık kahverengi
olurdu, bir keresinde hepsi siyaha yakın koyu kahverengiydi. Akşam yemeğinden
sonra kahve değirmenini elimize tutuştururlardı. En büyük bendim ısrarlara
rağmen kahve değirmenini kaptırmazdım. Kollarım kopar yinede devam eder,
kimseye sezdirmezdim. Arada ‘’doldu bu’’ dediğimde, Dedem kahve değirmeninin
içini açar ‘’ daha bir fincanlık bile öğütmemişsin ‘’ der ve ben hemen elinden
alır, kahve çekmeye tekrar başlardım. Daha sonraları adalet ve eşitlik duygum
gelişti, bu çok önemli görevi kardeşim ve kuzenlerimle paylaştım. Haliyle sıra
kahve içmeye gelirdi ve bize ‘’kahve içerseniz bıyıklarınız çıkar’’ denirdi.
Yakıştırmasak da yanmış odun kömürlerinden birbirimize bıyık yapar, gülüşür,
hemen yıkardık. Kendimizi bıyıklı görmeye aşinaydık. Bizim isteklerimize
dayanamaz yarım fincan şekerli, soğuk kahve verirlerdi. Zevkle, aramızda ağzını
buruşturanlar olsada, artık büyüdük, büyüyoruz edalarıyla içerdik. Çünkü kahve
büyüklerin içtiği bir içecekti. İçtikten sonra kahvenin telvesinden bıyık
yapar, aynaya bakar, daha sonra yüzümüzü göstermemek için kaçışmaya başlardık.
Dayım kahveyi çok severdi, birlikte olduğumuz zamanlarda Kaynak Kahve diye
adlandırdığı bir kahve pişirme yöntemi vardı. Banada öğretti. Bakır cezveye
şekeri, kahveyi, suyunu katar çok kısık ateşte bakır çay kaşığıyla sürekli çok
yavaş karıştırarak köpüğü taşacak noktaya gelesiye kadar pişirirdi. İki defada
bana yaptırmıştı. Birisinde köpüğünü taşırdım, birinde de köpüksüz olmuştu. Çok
üzülmüştüm. Kahvelerimizi alıp dökmeden yavaş yavaş gıcırdayan tahta merdivenli
çatı terasına çıkar, Bayraklı’dan İzmir Körfezi’ni seyreder, keyiflenirdik.
Dayım kahveyi höpürdeterek içer, ağzı kulaklarına varır, çok mutlu olurdu.
Anneannem kahveyi buzdolabında cam kavanozda saklar, içine iki adet kesme şeker
atardı. Kahvenin tadının, aromasının buzdolabında bozulduğunu, o enfes
kokusunun çabuk kaçtığını keşfettiğim halde Anneanneme kahveyi buzdolabına
koymaması gerektiğini hiçbir zaman söylemedim. Her gittiğimde elimle koymuş
gibi kahveyi bulurdum. Annem evimizden hiçbir zaman kahveyi eksik etmezdi. Her
Karşıyaka’ya gittiğinde Küçük Avcı’dan kahve alırdı. Misafir için her zaman
hazırlıklı olmak gerekirdi ve taze çekilmiş kahve verilmesi gerekirdi. Bazen
kalabalık gelecek olan misafirler için Annem yetmeyebilir diye Küçük Avcı’dan
kahve almaya gönderirdi. Ses çıkarmadan
koşa koşa gidip alır gelirdim. Alaybey’de Ala Kuru Kahveci açılınca bize acıyıp
Ala’ya göndermeye başladı, mesafe çok kısalmıştı. Anneme göre kahve ya Küçük
Avcı’dan yada Ala’dan alınmalıydı. Eskiden komşular arasında rahatlıkla ani
biten şeker, tuz, soğan, odun, kömür gibi ihtiyaçlar, en çokta kahve istenirdi.
Şimdi kahveciyiz güya karşı komşumuz Gülseren Teyze’den tek istediğimiz ihtiyaç
kahve.
Şimdi özenle ve itinayla seçtiğimiz kahveleri, her defasında
yeni bir heyecan ve coşkuyla kavuruyoruz. Kahvemizi keyifle içiyor, çıkardığımız sonuçlara hep şaşırmaktan kendimizi alamıyoruz.
Kahve Bizim için bir rüya, hayal, yolculuk, serüven, keşif, buluş,
tutku, dayanılmaz, vazgeçilmez…….
Peki Sizler için?